Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Çalışma Alanlarımız

    • Akciğer kanseri nedir?
      Akciğer kanseri, yapısal olarak normal akciğer dokusu hücrelerinin kontrol dışı çoğalarak akciğer içinde tümör oluşturmasıdır. Oldukça yaygın bir kanser türüdür ve kansere bağlı ölümlerde birinci sırada yer almaktadır. Akciğer kanserinin en büyük risk faktörü sigaradır. Bununla birlikte tüm akciğer kanserleri vakalarına bakıldığında %15’lik dilimi hiç sigara içmemiş kişiler oluşturmaktadır.
      Akciğer kanseri tanısı nasıl konulur?
      En sık görülen şikayet ve belirtiler öksürük, nefes darlığı, göğüs ağrısı, ani kilo kaybı, kanlı balgam ve tekrarlayan akciğer enfeksiyonlarıdır. Klinik bulgular ve görüntüleme tetkikleri sonrasında kişide akciğer kanseri şüphesi bulunması halinde tanı koymak amacıyla biyopsi işlemi gerçekleştirilmektedir. Akciğer kanseri, küçük hücreli akciğer kanseri (KHAK) ve küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK) olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. KHDAK ise temel olarak adenokarsinom, skuamöz hücreli karsinom ve büyük hücreli karsinom olarak sınıflandırılmaktadır.
      Akciğer kanserinde tedavi seçenekleri nelerdir?
      Akciğer kanserinde hastaya ve hastalığa uygun tedavi yönteminin seçilmesi için öncelikle kanserli hücre tipinin belirlenmesi ve kanser evresinin doğru bir şekilde tanımlanması gerekmektedir. Multidisipliner bir yaklaşım gerektiren akciğer kanseri tedavisinde cerrahi, radyoterapi, kemoterapi ve immünoterapi tek başına veya kombine halde kullanılabilmektedir.
      Akciğer kanserinde radyoterapi nasıl uygulanır?
      Radyoterapi, X-ışınları gibi yüksek enerjili ışınları kullanarak kanser hücrelerini öldürmeyi hedefler. Radyasyon Onkolojisi alanındaki teknolojik gelişmeler ile tümör alanına yüksek doz radyasyon uygulanıp komşu organların korunması sağlanabilmektedir.
      Akciğer kanserinde radyoterapi haftada 5 gün olmak üzere ortalama 5-6 hafta boyunca uygulanır. Tedavinin kaç gün devam edeceğine doktorunuz karar verecektir. Günlük tedavi süresi ortalama 5-20 dakika arasındadır. Hastaların zorunlu haller dışında düzenli olarak tedaviye devam etmesi gerekmektedir. Hasta tedavisini aldıktan sonra gündelik hayatına devam edebilir, çevresi için radyasyon kaynağı oluşturmaz.
      Akciğer kanserinde radyoterapinin yan etkileri nelerdir?
      Radyoterapinin bazı yan etkileri yorgunluk, öksürük, nefes darlığı, ateş, ciltte kızarıklık, yutma güçlüğü ve kilo kaybı olarak sıralanabilir. Bu yan etkiler genellike tedavi başlangıcının ikinci haftasında başlayıp tedavi bitiminden sonraki 2-3 hafta boyunca devam eder. Bununla beraber radyoterapiden aylar sonra kuru öksürük ve nefes darlığı şikayetleri gelişebilir. Bu durumda mutlaka doktorunuza başvurmalısınız.
      Radyoterapi sürecinde dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?
      Tedaviye başlamadan önce doktorunuzu kullandığınız her türlü ilaç ve varsa alerjileriniz ile ilgili bilgilendirmeli, vitamin destekleri ve bitkisel preparatlar kullanmadan önce doktorunuza danışmalısınız. Tedavi sürecinde kesinlikle sigara ve alkol kullanmamalısınız. Radyoterapi sürecinde iştahınızda azalma hissedebilirsiniz. Özellikle proteinden zengin beslenmeniz, yan etkilerin hızla iyileşmesi açısından önemlidir. Acılı ve baharatlı yiyeceklerden kaçınmalısınız. Vücudunuzu rahat ettirecek, vücudu sıkmayan, pamuklu giysiler tercih etmelisiniz. Radyoterapi süresince cildiniz hassaslaşabilir. Bu nedenle losyon, parfüm, deodorant ve benzeri kozmetik ürünleri kullanmayın. Tıraş, keseleme, ovma gibi tahriş edici uygulamalardan sakınmalısınız. Güneş ışınlarından korunmayı ihmal etmeyin. Depresyon ve yalnızlık duygusuyla başa çıkmak için psikolojik destek almaktan kaçınmayın.

    • Beyin tümörleri nelerdir?
      Kafatası içerisinde kontrolsüzce büyüyen kitleler beyin tümörü olarak adlandırılmaktadır. Tedavisinde En sık görülen beyin tümörleri arasında glioblastoma, astrositoma, menengioma, oligodendroglioma, sayılabilir.
      Beyin tümörleri belirtileri nelerdir?
      Beyin tümörlerinin en önemli belirtileri; şiddetli baş ağrısı, bulantı ve kusmadır. Bunun yanı sıra tümör yerleşimine bağlı olarak vücut yarısında kuvvetsizlik, uyuşma, yürüme bozukluğu, konuşma bozukluğu, görme kaybı, hafıza bozukluğu, konuşmada güçlük ve dengesizlik de beyin tümörlerinin belirtileri olabilmektedir.
      Beyin tümörlerinde nasıl tanı konulur?
      Beyin tümörlerinin tanısında görüntüleme yöntemleri sıklıkla ilk basamak olarak kullanılmaktadır. Standart görüntüleme yöntemi olarak manyetik Rezonans görüntüleme (MR) kullanılmaktadır. Tümörün yerinin belirlenmesinin ardından stereotaktik biyopsi ya da eksizyonel biyopsi (ameliyatla tümörün çıkarılması) ile kesin tanı konabilmektedir.

      Beyin tümörlerinde radyoterapi
      Beyin tümörlerinin tedavisinde temel olarak 3 ayrı yöntem kullanılmaktadır. Bunlar cerrahi (ameliyatla tümörün çıkarılması), ilaç tedavisi(kemoterapi) ve radyoterapidir (ışın tedavisi). İlk kullanılan yöntem genellikle cerrahi olmakla birlikte, cerrahi yapılamayan durumlarda tümörün tedavi edilmesi için, cerrahi yapılan hastalarda ise geride kalan mikroskopik hastalığın temizlenmesi için radyoterapi uygulanmaktadır. Radyoterapi öncesi hastalara tedavi süresince sabitleme için termoplastik maske yapılmaktadır.
      Tedavi Ne kadar sürer?
      Tedavi planlamasından sonra aynı pozisyonda hastaya ağrısız olarak uygulanır ve radyoterapi sonrası hastalar radyasyon yaymaz. Radyoterapi haftada 5 gün olmak üzere Pazartesi- Cuma günleri arası, günde bir kez uygulanmaktadır. Işınlama süresi yaklaşık 4-5 dakika civarında sürmektedir. Ancak hastanın tedavi masasına yatırılıp hazırlanması ve tedavi alanının ayarlanması ile birlikte toplam süre 15-20 dakikayı bulabilmektedir. Tedavinin kaç gün devam edeceğine doktorunuz karar verecektir. Beyin tümörlerinde radyoterapi genellikle 28-30 gün arasında sürmektedir. Hastaların zorunlu haller dışında düzenli olarak tedaviye devam etmesi gerekmektedir.
      Yan Etkileri Neler?
      Beyin radyoterapisi sırasında bazen yorgunluk, halsizlik, baş ağrısı veya bulantı şikayetleri olabilmektedir. Bu yan etkiler radyoterapi bitiminde azalır ve tamamen kaybolmaktadır.
      Yaşam tarzı önerileri:
      Radyoterapi sürecinde çok fazla enerji harcanacağı için öncesinde bolca dinlenmesiniz. Vücudunuzu rahat ettirecek, vücudu sıkmayan, pamuklu giysiler tercih etmelisiniz. Kilo kaybını önleyecek şekilde dengeli ve sağlıklı beslenmeye önem vermelisiniz. İştah kaybınız varsa diyetisyen yardımı alabilirsiniz. Radyoterapi süresince cildiniz hassaslaşabilir. Bu nedenle losyon, parfüm, deodorant ve benzeri kozmetik ürünleri kullanmaktan kaçının. Tıraş, keseleme, ovma gibi tahriş edici uygulamalardan sakınmalısınız. Güneş ışınlarından korunmayı ihmal etmeyin. Depresyon ve yalnızlık duygusuyla başa çıkmak için psikolojik destek almaktan kaçınmayın.

Brakiterapi nedir?
Brakiterapi, kanserli hücrelerin bulunduğu yere doğrudan ışın verebilmek için vücudun içine küçük radyoaktif kaynakların yerleştirilmesidir. Bu yöntemle küçük volüme en yüksek doz verilirken normal dokular korunabilmektedir. Genellikle dışarıdan uygulanan tedaviye ek olarak uygulanır. Tedavinin temel amacı, etraftaki normal dokuları radyasyondan koruyarak tümörlü bölgeye yüksek dozlarda radyoterapi verebilmektir. En yaygın kullanım alanı kadınlarda rahim ve rahim ağzı kanserleridir. Bunun dışında prostat, baş boyun kanserleri, cilt kanserleri gibi hastalıklarlarda da kullanılabilir.

Brakiterapi Nasıl Uygulanır?
Hastaya ve hastalığa uygun aplikatör doktor tarafından belirlendikten sonra brakiterapi odasında yerleştirilir. Bu işlem hastanın ağrı durumu ve anksiyete durumuna göre gerekli görülürse anestezi eşliğinde de yapılabilmektedir. Brakiterapi aplikatörleri yerleştirildikten sonra planlama amaçlı hastanın tomografisi çekilir. Elde edilen görüntüler kullanılarak hedef hacimler ve risk altındaki organ hacimleri belirlenerek bu görüntüler üzerinde Tedavi Planlama Sistemi uygulanacak olan radyasyon dozunu ve süresini belirler. Bu işlem doktor tarafından onaylandıktan sonra tedavi uygulaması aşamasına geçilir ve Brakiterapi cihazı hesaplanan süre boyunca radyoaktif kaynağı yerleştirilmiş olan aplikatörler aracılığıyla hasta içerisine yönlendirir.
İşlem tamamlandıktan sonra yerleştirilmiş olan aplikatörler doktor tarafından çıkarılarak işlem sonlandırılır. Tedavi sırasında ve sonrasında hastanın durumu düzenli olarak takip edilir.
Brakiterapi tedavisinin süresi, bir dizi faktöre bağlı olarak değişebilmekle birlikte her hasta için farklılık gösterebilmektedir. Hastalığın tanısı, tedavi edilen bölge ve hedefin etrafındaki sağlam dokulara olan uzaklığı, hastalığın evresi, daha önce uygulanan tedaviler, hastaya verilmek istenen doz ve kullanılmakta olan radyoaktif kaynağın aktivitesi gibi faktörler brakiterapi seans süresini ve sayısını etkilemektedir. Her bir seans uygulanacak olan brakiterapi uygulamasının karmaşıklığına bağlı olarak 30 dakika ile 2 saat arasında değişebilmekte ve verilmek istenen toplam radyasyon dozuna göre 2-6 seans kapsayabilmektedir.

Brakiterapi tedavisi sırasında görülebilecek yan etkiler:
o İdrar yollarında tahrişe bağlı sık idrara çıkma ve yanma
o Nadiren idrarda kanama
o Dışkılama sırasında ağrı, seyrek de olsa kanama
Brakiterapi tedavisi sonrasında görülebilecek yan etkiler:
o Vajinada darlık, kısalık
o İnce barsak ve kalın barsakta hasar, kanama
o Hemoroid (basur) hikayesi olan hastalarda dışkılama sırasında ağrı ve kanama
o Çok nadir de olsa vajina, mesane ve kalın barsak arasında doku çatlakları (fistül) oluşumu
o Nadiren kalça ekleminde hasar
o Nadiren tedaviye bağlı ikincil kanser olasılığı

Brakiterapinin yan etkilerini azaltmak için alınabilecek önlemler:
• Doktorunuzun talimatlarını takip edin.
• Tedavi edilen bölgeyi temiz ve kuru tutun.
• Tedavi edilen bölgeyi aşırı sıcak veya soğuktan koruyun.
• Ağrı veya diğer yan etkiler yaşarsanız, doktorunuza bildirin

Cilt Kanseri Nedir?
Cilt (Deri) kanseri tüm kanserler içinde en yaygın görülen kanserler arasındadır. Cildin üç ana tabakası vardır: epidermis, dermis ve hipodermis. Cilt kanserleri cildin yüzeyel tabakası olan epidermis tabakasından köken alırlar. En sık görülen alt tipi yassı hücreli cilt kanseridir epidermisten köken alır, ikinci sıklıkla bazal hücreli cilt kanseri görülür. Bazal hücreler epidermisi oluşturan öncü hücrelerdir. Üçüncü ve oldukça nadir görülen alt tipi ise cilde rengini veren hücrelerden oluşan melanomdur ve diğerlerine göre daha agresif gidişlidir.
Risk faktörleri arasında:
• Güneş ışınları
• Açık ten rengi
• Solaryum
• İyileşmeyen yaralar
• Ülserler
• Genetik sendromlar ve yatkınlıkları,
• Zayıflamış immun sistem
• Bowen hastalığı ve
• Aktinik keratoz hastalığı vardır.
Cilt Kanseri Belirtileri Nelerdir?
En sık görülen belirtileri şunlardır:
• Deride yeni bir leke oluşması
• Sert, kırmızı-kahve bir nodül fark edilmesi
• Dudak ve burun gibi direkt gün ışığına maruz kalan bölgelerde açık yaraya dönüşebilen pürüzlü yama şeklinde yara
• Var olan lekenin büyüklüğünde, şekli veya rengindeki değişikliktir.
• Bir özelliği de cilt lekesinin cildinizdeki diğer lekelerden farklı gözükmesidir.
Nasıl Tanı Konulur?
Anormal cilt yapısı fark edildiğinde hekim muayenesi önerilir. Hekiminiz gereken tanı ölçütlerini tarafınıza uygulayacaktır. Tanı ölçütleri arasında:
• Biyopsi: Deri lezyonundan bir parça alınarak, parçanın şüpheli kısmı ya da tamamının alınması işlemine denmektedir. Alınan dokular patolojik incelemeye gönderilir.
• Dermatolojik muayene
• MRI ve BT gibi görüntüleme tetkikleri vardır
Cilt Kanserinde Tedavi Seçenekleri Nelerdir?
Cilt kanseri tanısı alındığında derin lezyonlar için cerrahi tercih edilirken yüzeyel lezyonlar için fotodinamik terapi, kriyoterapi ve topikal tedavi gibi çeşitli tedavi modaliteleri uygulanır. Yüzeyel lezyonlar cildin derin katmanlarına ilerlememiş en üst tabaka ile sınırlı olanlardır.
Cilt kanserinde radyoterapi de lokal tedavi seçenekleri arasındadır. Yüksek enerjili X-Ray, elektron ve proton ışınları kanser hücrelerini öldürmek için kullanılır.
Cildin dışına yayılmış hastalar için kemoterapi, immünoterapi veya hedefe yönelik ilaç tedavileri uygulanır.
Cilt Kanserinde Radyoterapinin Rolü Nedir?
Kanser hücrelerini, yüksek enerjili ışınlar kullanılarak (X-ışınları) etkisiz hale getirme işlemidir. Cerrahi olamayacak hastalara sadece RT bir tedavi seçeneği olabilir. Cerrahi sonrası kalıntı kanser hücrelerini yok etmeye yönelik ve doktorunuz tarafından daha sonra tekrarlama riski olabileceği düşünülen hastalara da RT verilebilir.
2 tür radyoterapi tedavisi mevcuttur. Cilde uzak bir radyoterapi cihazı kullanılarak radyoterapi veriliyorsa external beam radyoterapi (EBRT), lezyona direkt temasla doğrudan uygulanıyorsa brakiterapi adını alır. Sıklıkla EBRT kullanılır. Radyoterapi özellikle küçük tümörler için çok etkilidir.

Radyoterapi Yan Etkileri Nelerdir?
Radyoterapi alırken ciltte bazı değişiklikler meydana gelebilir bunlar: ciltte kızarıklık, yanma hissi, ödem, kararma, yanma ve yüzeyel yara oluşumu gibi çoğunlukla geçici olabilen yan etkilerdir. Saçlı deriye verilmesi durumunda bu bölgedeki kıllar dökülebilir.

    • Çocukluk çağı kanserleri nelerdir?
      Çocukluk çağı kanserleri, vücudun herhangi bir yerindeki hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalmaları ile ortaya çıkan, kısa sürede kan veya lenf yolu ile vücudun farklı bölgelerine yayılarak sağlığı bozan ve yaşamı tehlikeye sokabilen bir grup hastalığa verilen isimdir.
      Yenidoğan döneminden ergenlik dönemine kadar her yaşta görülebilmektedir.

      Çocukluk çağı kanserlerinin belirtileri nelerdir?
      Hastalığın tipine, başlangıç veya yayılma bölgelerine göre bir veya birden çok belirti ve bulgular ortaya çıkabilir.
      • Solukluk, halsizlik,
      • Sık ateşlenme,
      • Deride morluklar, çürükler,
      • Boyun, koltuk altı ve/veya kasık bölgesindeki lenf bezlerinde genellikle ağrısız şişlikler,
      • Vücudun herhangi bir bölgesinde (karın, kol, bacak, göğüs duvarı, sırt, kafatası vb.) şişlik,
      • Burun ve dişeti kanamaları,
      • İdrar veya dışkıda kanama,
      • İdrar veya dışkılamada zorluk, bağırsak alışkanlıklarında değişiklik (kabızlık, ishal),
      • Kemik ağrıları,
      • Uzun süren ve nefes darlığına neden olan öksürük,
      • Sabahları daha belirgin olan baş ağrısı ve kusma,
      • Görme bozuklukları,
      • Gözlerde kayma, göz bebeklerinin ışıkta kedi gözü gibi parlaması veya istemsiz hareketler,
      • Göz çevresinde koyu renkli morluklar,
      • Yürüme bozuklukları, dengesizlik,
      • Ateşsiz havale geçirme,
      • Okul başarısızlığı,
      • Kişilik değişikliği,
      • Bebeğin emmemesi, ağırlık kaybı,
      • Bebeğin motor gelişiminde (başını dik tutma, dönme, oturma, yürüme becerileri) gecikme,
      • Birkaç haftadan uzun süren, alışılmış basit testlerle (kan sayımı, idrar ve dışkı tetkiki) açıklanamayan ve sık başvurulan tedavi yöntemleri (antibiyotik, ağrı kesici, ateş düşürücü) ile düzelmeyen belirtilerin üzerinde durulmalı, daha ayrıntılı araştırmalar için çocuk onkoloji-hematoloji uzmanlarının bulunduğu hastanelere başvurulmalıdır.

      Çocukluk çağında görülen kanserlerin risk faktörleri nelerdir?
      Yetişkin kanserlerinin çoğu yaşam süresi boyunca kansere neden olan ajanlara maruz kalma ya da kanserden koruyucu faktörlerin yetersizliği nedeniyle görülmektedir. Çocuklarda bu durum daha az görülür. Bazı nadir görülen genetik sendromlar, konjenital anomaliler, genetik yatkınlık çocukluk çağı kanserlerinin %5’inden sorumludur. Son 40 yılda yapılan çalışmalara rağmen çocukluk çağı kanserlerinin çoğunun nedeni henüz aydınlatılmamıştır.

      Tanı yöntemleri nelerdir?
      Hastanın yakınmasına ve hastalık belirti/bulgularına göre değişmek üzere başvurulan başlıca tanı yöntemleri; öncelikle benzer belirti/bulgular veren ve çocuklarda daha sık rastlanan bakteri/virüslerin neden olduğu enfeksiyon hastalıkları, travmaların neden olduğu kanama ve şişlikler, büyüme ağrıları gibi durumlardan ayrım yapmak için kullanılır. Bunlar arasında; Hemogram (kan sayımı), Kan yayması (hücre tiplemesi ve oranları ile ilgili), Sedimantasyon (kırmızı hücre çöküş hızı), Viral seroloji (bazı virüs hastalıklarının tanımlanması için), Tüberküloz ayırıcı tanısı için (PPD, kültürler), tam idrar tetkiki, dışkı tetkikleri, akciğer röntgen filmi, boyun ultrasonografisi, karın ultrasonografisi, böbrek ultrasonografisi.

      Kanser Şüphesi Kuvvetlendiğinde Yapılacak Testler:
      • Kemik iliği aspirasyon ve biyopsileri,
      • Göğüs bölgesi bilgisayarlı tomografisi (BT),
      • Beyin manyetik rezonans görüntülemesi (MRG),
      • Karın bölgesi MRG,
      • İlgili kemik ve vücudun diğer bölgelerinin BT ve MRG,
      • Lenfomalar başta olmak üzere bazı tümörlerde pozitron emisyon tomografi (PET CT),
      • Bazı tümörlere özel enzimler ve protein özelliğindeki belirteçler (LDH, alkalen fosfataz, NSE, alfa-feto protein, beta HCG, ferritin, dopamin, noradrenalin, VMA, HVA vb).

      *Kesin tanı için, ilgili hastalıklı bölgeden biyopsi yapmak ve doku tanısı için patoloji, immünoloji ve moleküler genetik tetkikleri gerekmektedir.
      *Tedavi öncesi diğer organ işlevlerini belirlemek amacı ile kan, idrar, EKG, EKO işitme testleri gibi testler istenebilir.

      Çocukluk Çağı Kanserlerinde Tedavi Yöntemleri nelerdir?
      Çocukluk çağı kanserlerinin tedavisinde hastanın yaşına, hastalığın tipine, yerleşim bölgesine ve çevreye ya da uzak organlara yayılıp yayılmadığına (evresine) göre değişmek üzere bir/birden çok tedavi modeli birlikte veya ardışık olarak kullanılır.
      Bu tedavi yöntemleri kemoterapi, cerrahi, radyoterapi, kemik iliği nakli ve destek tedavisi olarak gruplanabilir.

      Radyoterapi nedir ve çocuk hastalarda nasıl uygulanır?
      Radyoterapi; yüksek enerjili iyonizan radyasyon kullanılarak uygulanan, tümöre yönelik bir tedavi yöntemidir. Işın tedavisi, radyasyon tedavisi veya şua tedavisi olarak da tanımlanır. Tümör tedavisinde tek başına kullanılabileceği gibi, cerrahi (ameliyat öncesi, sonrası veya sırasında) ve kemoterapi ile birlikte de uygulanabilmektedir.
      Radyoterapi uygulaması, ağrı vermeyen ve kısa süreli bir işlemdir.

      5 yaş altı çocukların, işlem sırasında hareketsiz kalmasını sağlamak amacıyla anestezi uygulanmasına ihtiyaç duyulur.
      İdeal anestezi ile çocuğun hareketsizliği için yeterli kas gevşemesi sağlanmış olur.
      Damar yolu kullanılarak uygulanan anestezi, en yaygın kullanılan yöntemdir.
      Bazı çocuklarda konuşarak, anlatarak, tedavi odası tanıtılarak alıştırma sağlanabilir.
      Hasta simülasyon işlemine alınır.
      Radyoterapi uygulaması, tedavi süresince her gün anestezi eşliğinde, radyasyon onkoloğu, hemşire, anestezi doktoru ve tekniker eşliğinde yapılır.
      Tedavi uygulaması sonrasında çocuk, yakınları ile birlikte müşahede odasında bir süre gözlendikten sonra ayrılmasına izin verilir.

      Radyoterapinin yan etkileri nelerdir?
      Işın Tedavisi (Radyoterapi) sonrasında, tedavide uygulanan radyasyonun etki alanına ve şiddetine bağlı olarak vücudun diğer dokularında belirli yan etkiler ortaya çıkabilir. Bu etkilerden bazıları radyoterapi sonrasında birkaç hafta içerisinde ortaya çıkabileceği gibi, lenfödem veya ikincil kanser oluşumu gibi bazı ciddi belirtilerin ortaya çıkması yıllar sürebilir. Radyoterapinin yan etkileri şu şekilde sıralanabilir:
      •Halsizlik ve yorgunluk
      •Bulantı ve kusma
      •Saç dökülmesi
      •Ciltte döküntü
      •Ciltte kuruluk
      •Kaşıntı
      •Deride soyulma
      •İshal
      •Ağızda kuruluk ve yutma güçlüğü
      •Ağız içi yaralar
      •Gözde kuruluk
      •Cinsel bozukluk ve/veya kısırlık
      •İdrar yaparken zorlanma
      •Lenfödem veya ikincil kanser oluşumu

      • Endometrium kanseri nedir?
        Kadın üreme organlarından biri olan rahim (uterus) üç tabakadan oluşur. Endometrium, rahmin iç tabakasını oluşturan yapıdır. Bu yapıdan gelişen kanserlere endometrium kanseri denir.
        Endometrium kanseri neden olur? Risk faktörleri nelerdir?
        Endometrium kanserinin neyden kaynaklandığı temel olarak bilinememekle birlikte vücuttaki östrojen ve progesteron hormonlarının dengesindeki bozulmalar birçok risk faktörü için temel mekanizmadır. Endometrium kanseri en sık menopoz sonrası ortaya çıkar.
        Endometrium kanseri belirtileri nelerdir?
        Endometrium kanserinin en sık görülen belirtileri şunlardır:
        • Anormal veya devam eden kanama, lekelenme: Özellikle menopoz dönemindeki kanamalara dikkatle yaklaşılmalıdır
        • Alt karın bölgesinde (pelvik bölgede) ağrı, rahatsızlık veya baskı hissi
        • Karında şişkinlik
        • Açıklanamayan kilo kaybı
        • Genital bölgede kitle
        Endometrium kanserinde nasıl tanı konulur?
        Endometrium kanserinde sık başvurulan tanı yöntemleri:
        • Endometrial biyopsi: İnce ve esnek bir tüp yardımıyla rahim içerisine girilerek doku örneklemesi yapılır.
        • Histeroskopi: Bu yöntem doktora rahim içerisine bakma olanağı verir. Doktor ince bir kamerayla rahim içerisine girerek anormal kanamaya neyin sebep    olduğunu anlamaya çalışır. Eğer gerekirse bu işlem sırasında biyopsi de alınabilir.
        • Dilatasyon ve küretaj (D&C): Biyopsiyle alınan parçalarda kanser olup olmadığı net olarak gösteremiyor ise doktorunuz bu yönteme başvurabilir. Bu yöntemde rahim ağzı genişletilir ve özel aletlerle rahim içi doku kazınarak örnek alınır.
        Bu işlemlerin yanı sıra ultrasonografi (USG), bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MR), pozitron emisyon tomografisi (PET) gibi görüntüleme tetkikleri tanı koyma ve evreleme sürecinde sıklıkla başvurulan işlemlerdir.
        Endometrium kanserinde tedavi seçenekleri nelerdir?
        Endometrium kanserinde cerrahi, radyoterapi, kemoterapi ve hormon tedavisi gibi farklı tedavi yöntemlerine başvurulur.
        Cerrahi tedavi endometrium kanserinin tedavisinde ilk aşamayı oluşturur. Rahmin alınması (histerektomi) ve ayrıca tüpler ile yumurtalıkların alınması (salpingo-ooferektomi) operasyonu uygulanır. Ameliyat açık veya kapalı(laparoskopi) olarak uygulanabilir.
        Cerrahi tedaviye ek, kanser evresine bağlı olarak radyoterapi ve kemoterapiye başvurulabilir. Cerrahi tedavinin mümkün olmadığı durumlarda radyoterapi alternatif tedavi yöntemidir.
        Endometrium kanserinde radyoterapi
        Radyoterapi, X-ışınları gibi yüksek enerjili ışınları kullanarak kanser hücrelerini öldürmeyi hedefler. Bazı durumlarda ameliyattan sonra kanserin tekrarlama riskini azaltmak için radyasyon tedavisi gerekir. Bazı durumlarda, bir tümörü küçültmek ve ameliyat ile çıkarmayı kolaylaştırmak için ameliyattan önce radyasyon tedavisi de önerilebilir.
        Tedavi Ne kadar sürer?
        Radyoterapi haftada 5 gün olmak üzere Pazartesi- Cuma günleri arası, günde bir kez uygulanmaktadır. Işınlama süresi yaklaşık 4-5 dakika civarında sürmektedir. Ancak hastanın tedavi masasına yatırılıp hazırlanması ve tedavi alanının ayarlanması ile birlikte toplam süre 20 dakikayı bulabilmektedir. Tedavinin kaç gün devam edeceğine doktorunuz karar verecektir. Hastaların zorunlu haller dışında düzenli olarak tedaviye devam etmesi gerekmektedir.
        Radyoterapiye bağlı oluşabilecek yan etkiler
        Radyoterapi boyunca tedavi bölgesine bağlı olarak cilt yanıkları, halsizlik, kabızlık ve ishal gibi bağırsak şikayetleri, bulantı, sık idrara çıkma, idrar yaparken yanma gibi şikayetler ortaya çıkabilir. Bu yan etkiler genellikle düşük şiddetlidir ve semptomatik olarak tedavi edilebilir. Çoğu hastada tedavi sonlanmasından itibaren azalır ve kaybolur.
        Yaşam tarzı önerileri
        Radyoterapi sürecinde çok fazla enerji harcanacağı için öncesinde bolca dinlenmesiniz. Vücudunuzu rahat ettirecek, vücudu sıkmayan, pamuklu giysiler tercih etmelisiniz. Kilo kaybını önleyecek şekilde dengeli ve sağlıklı beslenmeye önem vermelisiniz. İştah kaybınız varsa diyetisyen yardımı alabilirsiniz. Radyoterapi süresince cildiniz hassaslaşabilir. Bu nedenle losyon, parfüm, deodorant ve benzeri kozmetik ürünleri kullanmaktan kaçının. Ağda, tıraş, keseleme, ovma gibi tahriş edici uygulamalardan sakınmalısınız. Güneş ışınlarından korunmayı ihmal etmeyin. Depresyon ve yalnızlık duygusuyla başa çıkmak için psikolojik destek almaktan kaçınmayın.

  • Lenfoma nedir?
    Lenfoma bağışıklık sisteminde lenfosit adı verilen hücrelerde başlayan bir kanser grubunun genel adıdır. Bu hücreler lenf düğümlerinde, dalakta, timusta, kemik iliğinde ve vücudun diğer bölümlerinde bulunur. Halk arasındaki adıyla lenf kanseridir. Lenfatik kanserler etkilenen lenfosit türlerine göre sınıflandırılır. Lenfomanın iki ana tipi vardır: Hodgkin Tipi Lenfoma ve Hodgkin Olmayan Tip Lenfoma (Non-Hodgkin Lenfoma) Hodgkin tipi lenfoma her yaşta olabilir. Daha çok erkekleri etkiler ve genellikle tamamen tedavi edilebilir.
    Lenfoma neden olur? Risk faktörleri nelerdir?
    Lenfomanın kesin nedeni tam bilinmemekte lakin bilim adamlarınca aşağıdaki risk faktörleri tespit edilmiştir.
    Hodgkin Olmayan Tipte Lenfoma:
    • Yaş: çoğu Hodgkin olmayan tipte lenfoma 60 yaş üstü bireylerde görülür
    • Ülke: Gelişmiş ülkelerde daha yaygındır.
    • Zararlı kimyasallar ve radyasyon: Bazı tarım ilaçları ve nükleer radyasyona maruz kalmada riskin arttığı bulunmuştur.
    • İmmün yetersizlik: Örneğin HİV veya organ nakillerinde bağışıklığın baskılanması.
    • Otoimmün hastalıklar: Bu tür hastalıklarda bağışıklık sistemi hücreleri kendi hücrelerine saldırır.
    Hodgkin Tipte Lenfoma:
    • Enfeksiyöz mononükleoz: Epstein-Barr virüsüyle ortaya çıkan enfeksiyon
    • Yaş: En fazla etkilenen iki yaş grubu vardır: 20’li yaşlar ve 55 yaş üstü
    • Cinsiyet: Erkeklerde biraz daha sık görülür.
    • Ülke: Sıklıkla Amerika, Kanada ve Kuzey Avrupa’da görülür; Asya’da daha az rastlanır.
    • Aile: Eğer kardeşlerden birinde bu hastalık varsa risk biraz daha yüksektir. Kardeşler ikizse risk daha da yüksektir.
    • Refah Seviyesi: Yüksek sosyoekonomik statüde olan insanlar daha fazla risk altındadır.
    • HIV Enfeksiyonu
    Lenfomada hangi belirtiler görülür?
    Lenfomada en önemli belirti lenf bezlerinin ağrısız şişkinliğidir. Bu şişkinlik koltukları ve boyun gibi lenf bezlerinin yoğun olduğu yerlerde daha sık olsa da karın ve kasık bölgesinde de olabilir. Lenf bezleri şişen ve kısa sürede inmeyen kişinin hemen doktora başvurması gerekmektedir. Lenfomada görülen diğer belirtiler:
    • Bacaklarda ve bileklerde şişkinlik
    • Karın ağrısı ve karında şişkinlik
    • Gece terlemeleri ve ateş
    • İştah ve kilo kaybı
    • Titreme
    • Normal olmayan kaşıntı
    • Bitkinlik
    • Acı veya normalde olmayan fiziksel his
    • Normal olmayan yorgunluk/enerjide azalma
    • Kronik öksürük
    • Nefes darlığı
    • Bademciklerin şişmesi
    Lenfomada nasıl tanı konur?
    Lenfomada sık başvurulan tanı yöntemleri:
    • Tam veya kısmi biyopsi: Lenfoma şüphesi olan hastada eğer şişlik enfeksiyon şüphesi olmamasına rağmen geçmiyorsa biyopsi yapmak gerekir. Biyopsi aynı zamanda lenfomanın türünü de belirler.
    • Kan testleri
    • BT: Göğüste veya karında tümör olup olmadığını anlamak için kullanılır.
    • MR:Dokuların detaylı taraması için çekilir.
    • PET:Lenfomanın yayılımını en iyi gösteren testtir.
    • Kemik iliği biyopsisi
    • LP(Lombar ponksiyon, spinal tap, belden sıvı alma):Beyin omurilik sıvısında tümör hücresi bakılır
    Lenfoma nasıl tedavi edilir?
    Aktif izlem: Bazı lenfoma tipleri çok yavaş ilerleyebilir ve buna istinaden hekim hastalık hastanın günlük işlevlerini bozana kadar tedavi vermeden izlem yapabilir Radyoterapi, Kemoterapi, İmmunoterapi (akıllı ilaç) veya Kemik iliği nakli de tedavi yöntemleri arasında yer almaktadır.
    Lenfomada radyoterapi nedir?
    Radyoterapi yüksek enerjili ışınlarla kanser hücrelerini öldürmeyi hedefler. Lenfoma hastalarında radyoterapi genellikle kemoterapi sonrası uygulanmakta olup hastalığınızın durumuna göre doktorunuz tedavi şekline karar verecektir. Lenfomada radyoterapi süresi tutulum yerine bağlı olarak değişmekle birlikte ortalama olarak 2-4 hafta, haftada 5 gün uygulanır. Tedavi süresi günde 10-20 dakika arasıdır. Hasta tedaviden sonra gündelik yaşamına devam edebilir, radyasyon yaymaz.
    Radyoterapinin yan etkileri nelerdir?
    Işın verilen bölgeye bağlıdır. Yaygın yan etkiler yutma zorluğu, halsizlik, ağız kuruluğu, baş ağrısı, bulantı, ishal, kabızlık ve idrar yaparken yanma olabilir. Bu yan etkiler genelde düşük şiddetli olup semptomatik olarak tedavi edilebilir ve çoğu hastada ışın tedavisinin bitimine müteakiben azalarak kaybolur.

    • Meme kanseri nedir?
      Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanser tipidir. Tüm yaşamları boyunca her 8 kadından 1’inde meme kanseri görülme riski vardır. Meme kanseri, meme dokusundaki hücrelerden gelişen kanserlerdir. Sıklıkla meme kanallarından kaynaklanan duktal karsinom alt tipi görülmektedir.
      Meme kanseri neden olur? Risk faktörleri nelerdir?
      Meme kanseri gelişiminde bilinen en önemli risk faktörü östrojendir. Östrojen maruziyetinde artışa neden olan obezite veya aşırı kilo, hiç doğum yapmamış olmak, erken adet olmak, geç menopoza girmek risk arttırıcı faktörler arasındadır. Ayrıca alkol ve sigara kullanımı ve ailede meme kanseri öyküsü bulunmasının da meme kanserine yakalanma riskini arttırdığı bilinmektedir. Annesinde, anne tarafından akrabalarında, teyzesinde ve ve/veya kız kardeşinde meme kanseri olan kadınlarda meme kanseri gelişmesi riski normal toplumdan daha fazladır.

      Meme kanseri belirtileri nelerdir?
      Meme kanserinin en sık belirtisi memede kitlenin ele gelmesidir. Bu kitle sıklıkla ağrısızdır ve zamanla büyüme gösterir. Fakat daha nadir olarak meme cildinle kalınlaşma çekintiler meme başının içe dönmesi de meme kanseri belirtileri olabilir.

      Meme kanserinde nasıl tanı konulur?
      Meme kanseri erken dönemlerde belirti vermeyebilir, bu nedenle tarama programlarına uymak çok önemlidir. Erken evrede meme kanserleri diğer kanser çeşitlerinde olduğu gibi ileri dönemlere gelene kadar belirgin bir belirti vermeyebilir. Mamografi taramasında veya elle muayenede kitle tespit edildikten sonra ultrason yardımıyla yapılan biyopsi meme kanserinin kesin tanısının konma yöntemidir.
      Bu işlemlerin yanı sıra ultrasonografi (USG), manyetik rezonans görüntüleme (MR), pozitron emisyon tomografisi (PET) gibi görüntüleme tetkikleri tanı koyma ve evreleme sürecinde sıklıkla başvurulan işlemlerdir.

      Meme kanserinde tedavi seçenekleri nelerdir?
      Meme kanserinde cerrahi, radyoterapi, kemoterapi ve hormon tedavisi gibi farklı tedavi yöntemleri birlikte kullanılmaktadır. Gerekli görülmesi halinde Kemoterapi ameliyattan önce (neoadjuvan) veya ameliyattan sonra uygulanabilmektedir (adjuvan). Meme kanserinin hormon reseptör durumuna göre tedaviye hormon tedavisi de eklenebilmektedir.

      Meme kanserinde radyoterapi
      Radyoterapi, X-ışınları gibi yüksek enerjili ışınları kullanarak kanser hücrelerini öldürmeyi hedefler. Meme kanseri tedavisinde radyoterapinin rolü genellikle cerrahi sonrasında yer almaktadır. Eğer hastaya uygulanan tedavi “meme koruyucu cerrahi” ise radyoterapi kalan meme dokusunda kanserin tekrar etme olasılığını düşürmek amacıyla tedavinin bir parçası olarak uygulanmaktadır. Eğer hastaya “mastektomi” uygulanmışsa tümör çapı, tümöre ve hastaya bağlı diğer faktörler, lenf bezlerinin tutulumu değerlendirilerek göğüs duvarına radyoterapi uygulanmaktadır. Koltukaltı lenf bezi tutulumu varlığında lenf bezlerine de radyoterapi yapılabilmektedir.
      Tedavi Ne kadar sürer?
      Radyoterapi haftada 5 gün olmak üzere Pazartesi- Cuma günleri arası, günde bir kez uygulanmaktadır. Işınlama süresi yaklaşık 4-5 dakika civarında sürmektedir. Ancak hastanın tedavi masasına yatırılıp hazırlanması ve tedavi alanının ayarlanması ile birlikte toplam süre 20 dakikayı bulabilmektedir. Tedavinin kaç gün devam edeceğine doktorunuz karar verecektir. Hastaların zorunlu haller dışında düzenli olarak tedaviye devam etmesi gerekmektedir.
      Radyoterapiye bağlı oluşabilecek yan etkiler:
      Meme radyoterapisi sırasında bazen ciltte kızarıklık ve soyulma, yorgunluk, halsizlik veya bulantı şikayetleri olabilmektedir. Bu yan etkiler radyoterapi bitiminde azalır ve tamamen kaybolmaktadır. Meme cildinde olan renk koyuluğu zaman içinde açılmaktadır. Hastaların uzun dönemde cerrahi ve radyoterapiye bağlı olarak meme dokusunda sertlik, ağrı hissetmesi olası yan etkiler arasındadır, bu yan etkiler çoğunlukla 6 ay ile 1 yıl içerisinde düzelmektedir.
      Yaşam tarzı önerileri:
      Radyoterapi sürecinde çok fazla enerji harcanacağı için öncesinde bolca dinlenmesiniz. Vücudunuzu rahat ettirecek, vücudu sıkmayan, pamuklu giysiler tercih etmelisiniz. Kilo kaybını önleyecek şekilde dengeli ve sağlıklı beslenmeye önem vermelisiniz. İştah kaybınız varsa diyetisyen yardımı alabilirsiniz. Radyoterapi süresince cildiniz hassaslaşabilir. Bu nedenle losyon, parfüm, deodorant ve benzeri kozmetik ürünleri kullanmaktan kaçının. Tıraş, keseleme, ovma gibi tahriş edici uygulamalardan sakınmalısınız. Güneş ışınlarından korunmayı ihmal etmeyin. Depresyon ve yalnızlık duygusuyla başa çıkmak için psikolojik destek almaktan kaçınmayın.

    • Mesane kanseri nedir?
      Mesane, böbreklerden süzülen idrarın depolandığı ve kaslar yardımıyla kasılarak idrarın dışarı atılmasına yardımcı olan organdır. Mesane kanseri, mesane duvarında oluşan tümör hücrelerinin büyümesi ve yayılmasıyla ortaya çıkar.
      Mesane kanseri neden olur? Risk faktörleri nelerdir?
      Mesane kanseri yaygın görülen kanser türlerindendir. Kesin olarak nedeni bilinemese de mesane kanseri için bazı risk faktörleri şunlardır:
      • Sigara içmek
      • Bazı kimyasallara maruziyet: Tekstil, deri, boya kauçuk, akü sanayi, kimya ya da baskı endüstrisinde kullanılan kimyasal ürünler
      • İleri yaş
      • Erkek cinsiyet
      • Geçirilmiş mesane kanseri öyküsü
      Mesane kanseri belirtileri nelerdir?
      Mesane kanserinin en sık görülen belirtileri şunlardır:
      • Kanlı idrar
      • Sık idrara çıkma
      • Ağrılı idrar yapma
      • Sırt ağrısı
      • Sürekli acil idrar yapma ihtiyacı
      Mesane kanserinde nasıl tanı konulur?
      Mesane kanserinde ana tanı yöntemi sistoskopidir. Sistoskopi, bir tüp yardımıyla üretradan girilerek mesanenin görüntülemesi işlemidir. Bu işlem sırasında gerekli görülürse biyopsi alınabilir. İdrar örneklerinin incelenmesi de tanıda başvurulan tetkiklerdendir.
      Bu işlemlerin yanı sıra ultrasonografi (USG), bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MR), pozitron emisyon tomografisi (PET) gibi görüntüleme tetkikleri tanı koyma ve evreleme sürecinde sıklıkla başvurulan işlemlerdir.
      Mesane kanserinde tedavi seçenekleri nelerdir?
      Mesane kanseri tedavisinde cerrahi, intravezikal (mesane içi) uygulamalar, kemoterapi, radyoterapi gibi çeşitli tedavi seçenekleri mevcuttur. Hastalık evresine bağlı olarak sadece tümörün çıkarılması, mesanenin bir kısmının alınması ya da tamamen mesanenin çıkarılması işlemi uygulanabilir. Cerrahinin mümkün olmadığı veya nüks riskinin yüksek olduğu durumlarda radyoterapi tercih edilir. Radyoterapi ve kemoterapinin beraber uygulandığı tedavi yöntemleri de mevcuttur.
      Mesane kanserinde radyoterapi nedir?
      Radyoterapi, X-ışınları gibi yüksek enerjili ışınları kullanarak kanser hücrelerini öldürmeyi hedefler. Bazı durumlarda ameliyattan sonra kanserin tekrarlama riskini azaltmak için radyasyon tedavisi gerekir. Bazı durumlarda, bir tümörü küçültmek ve ameliyat ile çıkarmayı kolaylaştırmak için ameliyattan önce radyasyon tedavisi de önerilebilir.
      Mesane kanserinde radyoterapi genellikle haftada 5 gün olmak üzere ortalama 5-7 hafta boyunca uygulanır. Hastanın evresine göre tedavi şeması değişebilir. Günlük tedavi süresi ortalama 5-20 dakika arasındadır. Hasta tedavisini aldıktan sonra gündelik hayatına devam edebilir, çevresi için radyasyon kaynağı oluşturmaz.
      Radyoterapinin yan etkileri nelerdir?
      Radyoterapi boyunca tedavi bölgesine bağlı olarak cilt yanıkları, halsizlik, kabızlık ve ishal gibi bağırsak şikayetleri, makat bölgesinde ağrı, bulantı, sık idrara çıkma, idrar yaparken yanma gibi şikayetler ortaya çıkabilir. Bu yan etkiler semptomatik olarak tedavi edilebilir. Çoğu hastada tedavi sonlanmasından itibaren azalır ve kaybolur.
    •  

    • Mide kanseri nedir?
      Mide kanseri, çeşitli nedenlerden dolayı mide mukozasında, dokunun kontrolsüz bölünmesi sonucu tümör oluşmasıdır. Tüm kanserler arasında 4. en sık görülen kanser türüdür. Erkeklerde kadınlara göre daha sık görülmekle birlikte, son yıllarda erken teşhis oranlarının artmasıyla birlikte kontrol altına alınabilmektedir. Mide kanserinin en sık görülen tipi adenokarsinomdur (%95). Bunun yanında skuamoz hücreli karsinom, mide lenfoması, gastrointestinal stromal tümör (GİST) gibi tipler de daha az sıklıkta olmak üzere görülebilmektedir.
      Mide kanseri risk faktörleri nelerdir?
      Mide kanserinin risk faktörleri arasında genetik faktörlerin yanında çevresel etmenlerin ve kanser gelişimini kolaylaştırıcı bazı öncü hastalıklar yer almaktadır. Helicobakter Pylori enfeksiyonu, kişinin beslenme şekli, genetik faktörler, sigara ve alkol önde gelen risk faktörleridir.

    • Bunların yanında şu durumlar da mide kanseri riskini arttırmaktadır:
      • yoğun şekilde tuzlanmış salamuralar tüketmek
      • aşırı kırmızı et tüketimi
      • yağda kızartılmış gıdalar
      • yüksek ısıda pişirilmiş etler.
      Mide kanseri belirtileri nelerdir?
      Mide kanseri genellikle erken dönemde belirti vermeyip sinsi ilerleyen, belirti verdiğinde de çoğunlukla ileri evrede tanı konan bir hastalıktır. Mide kanserinin ilk göze çarpan belirtileri arasında hazımsızlık, şişkinlik gelmektedir. İleri evrelerde mide bulantısı, kusma, karın ağrısı, kilo kaybı, yemeklerden sonra şişkinlik gibi belirtiler gelmektedir.
      Mide kanserinde nasıl tanı konur?
      Mide kanserinin erken tanısı tedavi başarısı açısından önemlidir. Bu nedenle midesi ile alakalı sıkıntı yaşayan kişiler mutlaka uzman doktora başvurmalıdır. Mide kanserinin tanısı endoskopik yöntem ile midenin şüpheli görülen yerlerinden örnek alınarak incelenip konmaktadır. Mide kanseri tanısı konduktan sonra hastalığın yaygınlığını ve tedavi seçeneklerini belirlemek için PET, MR gibi ileri inceleme tetkikleri yapılır.
      Mide kanserinde tedavi seçenekleri nelerdir?
      Mide kanserinin tedavisinde cerrahi ile kemoterapi ve radyoterapi kullanılmaktadır. Mide kanserinin tedavisinde kür sağlamak için öncelikli olarak cerrahi tedavi uygulanır. Cerrahi tedavilerde midenin bir kısmı ya da tümü komşu lenf nodlarıyla beraber çıkarılır. Kemoterapi; cerrahi sonrası ya da cerrahi adayı olup tümör boyutu büyük ise cerrahiye uygun hale gelebilmesi için cerrahi öncesi uygulanmaktadır. Radyoterapi ise genellikle cerrahi tedaviden sonra mikroskopik ya da makroskopik olarak tümör varlığında kemoterapi ile eş zamanlı olarak uygulanır. Bazen cerrahi adayı olan hastaların tümör büyüklüğünü azaltmak için kemoterapi ile eş zamanlı olarak cerrahi öncesi radyoterapi uygulanır.
      Mide kanserinde radyoterapi nedir?
      Mide kanserinde radyoterapi genellikle cerrahi tedaviden sonra mikroskopik ya da makroskopik olarak kalıntı tümör varlığında kanserin tekrarlama olasılığını azaltmak için gerekir. Bazı durumlar da ise tümörü küçültmek ve ameliyat ile çıkarmaya uygun hale getirmek için kullanılır. Radyoterapi ayrıca ileri evre olup, cerrahi için uygun olmayan ve ağrı, kanama, tıkanma gibi durumlarda da semptomları azaltmak amacıyla (palyatif olarak) uygulanır.
      Mide kanserinde radyoterapi haftada 5 gün olmak üzere ortalama 5-6 hafta boyunca uygulanır. Günlük tedavi süresi 5-15 dk arasındadır.
      Radyoterapinin yan etkileri nelerdir?
      Radyoterapi boyunca tedavi bölgesine bağlı olarak halsizlik, iştahsızlık, yutma güçlüğü, kabızlık, ishal şikayetleri ortaya çıkabilir. Bu yan etkilerin olması halinde, yan etkiler semptomatik olarak tedavi edilir.

    • Özofagus kanseri nedir?
      Boyundan başlayıp mideye kadar uzanan yaklaşık 25-30 cm uzunluğundaki yemek borusunda meydana gelen kanserler yemek borusu (özofagus) kanseri alarak isimlendirilir. Yemek borusunun üst kısmında besinlerle temas eden mukozasını oluşturan hücrelerin kontrolsüz çoğalması sonucu yassı (skuamoz) hücreli karsinom oluşur. Yemek borusunun alt kısmında ise mukozanın mide içeriğinden etkilenmesi nedeniyle yemek borusunun mukoza sindirim sisteminin alt bölgelerindeki organlara benzeşip, kontrolsüz çoğalarak adenokarsinom oluşturur.

      Özofagus kanseri risk faktörleri nelerdir?
      Risk faktörleri arasında yassı hücreli karsinom için;
      • Sigara,
      • Alkol,
      • Aşırı sıcak içecekler tüketmek,
      • Akalazya,
      • Plummer Vinson
      • Tilosis
      Adenokarsinom için risk faktörleri ise;
      • Kronik asit içerikli reflü,
      • Barrett özofagus
      • Obezitedir.

      Özofagus kanseri belirtileri nelerdir?
      Özofagus kanserinin en sık görülen belirtileri tıkanma hissi ve yutkunma zorluğudur. Öncelikle sadece katı gıdaların tüketilmesinde yaşanılan zorluk, hastalık ilerledikçe sıvıların bile kolayca içilemeyeceği bir hale gelir. Diğer belirtiler ise şunlardır: kilo kaybı, kanama, siyah veya katran dışkı, ses kısıklığı, öksürük, devamlı halsizlik, yorgunluk.

      Özofagus kanserinde tanı nasıl konur?
      Özefagus kanserinin tanısında genellikle ilk tanı yöntemi olarak endoskopi kullanılmaktadır. Tümörün yemek borusu duvarındaki yayılımını, derinliğini ve lenf nodlarını değerlendirmek için endoskopik ultrasonografi kullanılır. Endoskopik yöntemlerle alınan biyopsinin patolojik olarak incelenmesi ile tanı kesinleştirilir. Tanı konduktan sonra tümörün yaygınlığını ve evresini belirleyebilmek için Bilgisayarlı Tomografi ve PET gibi ileri inceleme tetkikleri kullanılır.

      Özofagus kanserinde tedavi seçenekleri nelerdir?
      Özefagus kanserinin tedavisinde cerrahi ile birlikte kemoterapi ve radyoterapi kullanılmaktadır. Küçük, yayılım göstermeyen evre 1 tümörü olan hastalarda tümörün endoskopik olarak çıkarılması ya da özefajektomi uygulanır. Daha ileri evre tümörlerde cerrahi öncesi kemoterapi ve radyoterapinin birlikte uygulandığı tedavi uygulanır. Kemoradyoterapiyi takiben hastaya cerrahi tedavi uygulanır. Ancak cerrahi tedaviye uygun olmayan ve cerrahi uygulanamayacak hastalarda ana tedavi olarak kemoradyoterapi uygulanır. Ayrıca ileri evre tümörü olan hastalarda tümörün yutma güçlüğü nefes darlığı gibi semptomlara yol açtığı durumlarda da radyoterapi palyatif olarak kullanılmakta ve hastalar yarar sağlamaktadır.
      Özofagus kanserinde radyoterapi
      İleri evre tümörlerde cerrahi öncesi radyoterapi ile kemoterapinin birlikte kullanıldığı tedavi uygulanır. Kemoradyoterapiyi takiben hastaya cerrahi tedavi uygulanır. Ancak cerrahi tedaviye uygun olmayan ve cerrahi uygulanamayacak hastalarda ana tedavi olarak kemoradyoterapi uygulanır. Ayrıca ileri evre tümörü olan hastalarda tümörün yutma güçlüğü nefes darlığı gibi semptomlara yol açtığı durumlarda da radyoterapi semptomları azaltma amacıyla (palyatif olarak) kullanılmaktadır.
      Özofagus kanserinde radyoterapi haftada 5 gün olmak üzere ortalama 5-6 hafta boyunca uygulanır. Günlük tedavi süresi 5-15 dk arasındadır.
      Radyoterapinin yan etkileri nelerdir?
      Radyoterapi boyunca tedavi bölgesine bağlı olarak yutma güçlüğü, halsizlik, iştahsızlık, kabızlık, ishal şikayetleri ortaya çıkabilir. Bu yan etkilerin olması halinde, yan etkiler semptomatik olarak tedavi edilir.

  • Pankreas kanseri nedir?
    Pankreası oluşturan hücrelerin normal sınırlar içerisindeki işlevlerini yitirerek kontrolsüz bir şekilde bölünüp bir tümör halini almasına pankreas kanseri adı verilir. Pankreas kanseri türleri arasında en sık rastlanan adenokarsinomdur. Adenokanser agresif hücrelerden köken aldığı için hızlıca bir şelikde ilerleyebilir ve çevre dokulara yayılabilir.
    Pankreas kanseri risk faktörleri nelerdir?
    Pankreas kanserinin risk faktörleri şunlardır;
    • Sigara
    • Genetik faktörler,
    • Aile öyküsü
    • Genetik bazı mutasyonların hastalığı kolaylaştırması yer almaktadır.
    Pankreas kanseri belirtileri nelerdir?
    Pankreas kanseri erken evrelerde belirti vermeyip sinsi bir şekilde ilerleyebilir. Hastalığın önde gelen belirtileri arasında kilo kaybı, karın ağrısı, sarılık, iştahsızlık, bulantı, kusma, yorgunluk, sırt ağrısı aile öyküsü olmadan ani olarak ortaya çıkan şeker hastalığı yer alır.
    Pankreas kanserinde tanı nasıl konur?
    Pankreas kanserinin şüphesinde ilk olarak başvurulacak yöntem Ultrasonografi(USG)’dir. USG ile kitlenin boyutu ve çevre dokular ile ilişkisi hakkında bilgi verebilir. Endoskopik USG ya da Endoskopik Retrograd Kolanjiopankretikografi (ERCP) gibi yöntemlerle biyopsi alınarak patolojik tanısı konmaya çalışılır. Daha sonra Bilgisayarlı Tomografi (BT), Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG), Pozitron Emisyon Tomografisi (PET Taraması) gibi ileri tetkikler ile tümörün evrelemesi yapılır.. Pankreas kanserinde genellikle CA19-9, CEA gibi laboratuvar tetkikleri yükselmiş bulunur.
    Pankreas kanserinde tedavi seçenekleri nelerdir?
    Pankreas kanserinin tedavisinde cerrahi başta olmak üzere kemoterapi ve radyoterapi kullanılmaktadır. Pankreas kanseri erken evrede ya da cerrahi uygulanabilecek evrede ise ameliyat ile tümörün çıkarılması öncelikli yaklaşımdır. Kemoterapi ve Radyoterapi ise cerrahi öncesi tümörü küçültüp cerrahiye uygun hale getirmek için ya da cerrahiden sonra uygulanmaktadır. Cerrahi tedavinin uygulanamayacağı hastalarda iste kemoterapi ve radyoterapi primer tedavi olarak uygulanır. Ayrıca radyoterapi tümörün çevre dokulara yayıldığı ve şiddetli ağrı, kanama, sarılık gibi semptomlara neden olduğu durumlarda bu semptomların azaltılmasında da palyatif olarak kullanılabilmektedir.
    Radyoterapinin yan etkileri nelerdir?
    Radyoterapi boyunca tedavi bölgesine bağlı olarak halsizlik, iştahsızlık, yutma güçlüğü, kabızlık, ishal şikayetleri ortaya çıkabilir. Bu yan etkilerin olması halinde, yan etkiler semptomatik olarak tedavi edilir.

    • Prostat kanseri nedir?
      Prostat kanseri, erkek üreme sisteminin bir parçası olan prostat bezi hücrelerinin anormal ve kontrolsüz şekilde çoğalarak tümör yapıları oluşturmasıdır. Erkeklerde en sık görülen kanserdir ve her yıl milyonlarca hastayı etkilemektedir. Prostat kanseri riski yaşla birlikte artar ve yeni teşhis edilen bireylerin %85'inden fazlası 60 yaşın üzerindedir.
      Prostat kanserinde nasıl tanı konulur?
      Özellikle erken dönemlerinde belirti ve şikayet görülmeyebilir. Prostat spesifik antijen (PSA), prostat kanseri tanısında en sık kullanılan belirteçtir. Fizik muayene, laboratuvar ve görüntüleme tetkikleri sonrasında kişide prostat kanseri şüphesi bulunması halinde tanı koymak amacıyla biyopsi işlemi gerçekleştirilmektedir. Diğer kanser türlerinde olduğu gibi prostat kanserinin evrelemesinde de tümörün boyutu, lenf nodlarında tutulum olup olmadığı ve kanserin vücudun diğer bölgelerine metastaz yapıp yapmadığı incelenmektedir.
      Prostat kanserinde tedavi seçenekleri nelerdir?
      Prostat kanserinde tedavi, cerrahi (radikal prostatektomi), radyoterapi, hormonal tedavi ve kemoterapi yaklaşımlarının hastalığın evresine ve risk kategorisine göre tek başına ya da birlikte kullanımını kapsamaktadır. Radikal prostatektomi tekniği son yıllarda giderek artan oranlarda laparoskopik ve robotik yöntemler ile başarıyla uygulanmaktadır. Radyoterapi, cerrahi yöntemlere benzer şekilde lokal bir tedavi yöntemidir; etkisini ve yan etkisini uygulandığı bölgede göstermektedir. Prostat kanserinde radyoterapi, küratif bir tedavi yöntemi olarak kullanılmakla beraber ağrı, idrar yapmada zorluk gibi şikayetlerin giderilmesine yönelik palyatif amaçlı da uygulanabilmektedir.
      Prostat kanserinin ileri evrelerinde lokal tedavi yöntemleri yetersiz kalacağından ilaç tedavileri tercih edilmektedir. Prostat dokusu testosterona duyarlı bir organ olduğundan, hastalığın bu evresinde testosteron etkisini baskılayan ilaçlar (hormonoterapi) kullanılmakta iken bu tedaviye yanıtsız olan veya direnç kazanan hastalara ise kemoterapi uygulanmaktadır.
      Prostat kanserinde radyoterapi nasıl uygulanır?
      Radyoterapi, X-ışınları gibi yüksek enerjili ışınları kullanarak kanser hücrelerini öldürmeyi hedefler. Radyasyon Onkolojisi alanındaki teknolojik gelişmeler ile tümör alanına yüksek doz radyasyon uygulanıp komşu organların korunması sağlanabilmektedir.
      Prostat kanserinde radyoterapi haftada 5 gün olmak üzere ortalama 7-8 hafta boyunca uygulanır. Tedavinin kaç gün devam edeceğine doktorunuz karar verecektir. Günlük tedavi süresi ortalama 5-20 dakika arasındadır. Hastaların zorunlu haller dışında düzenli olarak tedaviye devam etmesi gerekmektedir. Hasta tedavisini aldıktan sonra gündelik hayatına devam edebilir, çevresi için radyasyon kaynağı oluşturmaz.
      Prostat kanserinde radyoterapinin yan etkileri nelerdir?
      Radyoterapinin bazı yan etkileri ciltte irritasyon, yorgunluk, erektil disfonksiyon (sertleşme bozukluğu), inkontinans (idrar tutamama), sık idrara çıkma hissi, idrarda kanama, ishal ve hemoroidal şikayetler olarak sıralanabilir. Bu yan etkiler genellikle düşük şiddetlidir ve semptomatik olarak tedavi edilebilir. Çoğu hastada tedavi sonlanmasından itibaren azalır ve kaybolur.
      Radyoterapi sürecinde dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?
      Tedaviye başlamadan önce doktorunuzu kullandığınız her türlü ilaç ve varsa alerjileriniz ile ilgili bilgilendirmeli, vitamin destekleri ve bitkisel preparatlar kullanmadan önce doktorunuza danışmalısınız. Tedavi sürecinde kesinlikle sigara ve alkol kullanmamalısınız. Radyoterapi sürecinde iştahınızda azalma hissedebilirsiniz. Özellikle proteinden zengin beslenmeniz, yan etkilerin hızla iyileşmesi açısından önemlidir. Acılı ve baharatlı yiyeceklerden kaçınmalısınız. Vücudunuzu rahat ettirecek, vücudu sıkmayan, pamuklu giysiler tercih etmelisiniz. Radyoterapi süresince cildiniz hassaslaşabilir. Bu nedenle losyon, parfüm, deodorant ve benzeri kozmetik ürünleri kullanmayın. Tıraş, keseleme, ovma gibi tahriş edici uygulamalardan sakınmalısınız. Güneş ışınlarından korunmayı ihmal etmeyin. Depresyon ve yalnızlık duygusuyla başa çıkmak için psikolojik destek almaktan kaçınmayın.

    • Rektum kanseri nedir?
      Rektum kalın bağırsağın bitiminden başlayan 12-15 cm’lik bir organdır. Rektumdan sonra anal kanal ve anüs aracılığı ile sindirim sistemi dışarıya açılır ve artıklar dışkı şeklinde dışarıya atılır. Rektum organındaki hücrelerin yapılarının değişip kontrolsüz olarak çoğalmalarına rektum kanseri denir.
      Rektum kanseri için risk faktörleri nelerdir?
      • Obezite
      • Kırmızı et tüketimi
      • Alkol Kullanımı
      • Sigara
      • İleri yaş
      • Ailede benzer kanser öyküsü bulunması
      • Ülseratif kolit veya Crohn hastalığına sahip olmak

      Rektum kanserinin belirtileri nelerdir?
      • Bağırsak alışkanlıklarında ishal-kabızlık gibi değişikliklerin meydana gelmesi ve bu değişikliklerin birkaç günden uzun sürmesi
      • Tuvaletin yapılmasına rağmen hala tuvalet varmış hissi olması
      • Dışkıda kan veya dışkı renginde koyulaşma
      • Bilinen bir neden olmaksızın kilo kaybı
      • Sürekli yorgunluk

      Rektum kanserinde nasıl tanı konulur?
      Rektum kanseri için kesin tanı yöntemi kolonoskopi ile alınan biyopsi ile konulur. Evreleme ve tedavi seçeneklerinin değerlendirilmesi için Tümör PET-CT ve MR seçenekleri de sıklıkla kullanılır. Rektum kanserine karşı tarama için ise sıklıkla “gaitada gizli kan testi” kullanılır.

      Rektum kanserinde tedavi seçenekleri nelerdir?
      Rektum kanserinde radyasyon onkolojisi, genel cerrahi ve tıbbi onkoloji multidisipliner bir yaklaşım ortaya koyar. Erken evre rektum kanserlerinde sadece cerrahi ile tedavi edilebilirken daha ileriki evrelerde önce radyoterapi ve eş zamanlı kemoterapi ardından cerrahi uygulanması sıklıkla uygulanan tedavilerdir.

      Rektum kanserinde radyoterapi nedir?
      Radyoterapi, X-ışınları gibi yüksek enerjili ışınları kullanarak kanser hücrelerini öldürmeyi hedefler.
      Radyoterapi, ameliyat öncesi uygulanarak tümörü küçülterek ameliyat ile çıkarmayı kolaylaştırmak için veya ameliyat sonrası tekrar etmesini engellemek için yapılabilir.
      Rektum kanserinde radyoterapi haftada 5 gün olmak üzere 5-6 hafta boyunca uygulanır. Günlük tedavi süreleri ortalama 5-20 dakika arasındadır.
      Radyoterapi sonrası hastalar günlük hayatlarına devam edebilirler, sevdiklerinden uzak olmalarına gerek yoktur çünkü çevreye radyasyon yayma riskleri yoktur.

      Rektum kanserinde uygulanan radyoterapinin yan etkileri nelerdir?
      Radyoterapi sürecinde hastalar bağırsak düzensizlikleri(kabızlık veya ishal), hemoroidal şikayetlerin ortaya çıkması, idrarda yanma ve sık idrara çıkma, cilt yanıkları, halsizlik gibi şikayetleri ortaya çıkabilir. Bu yan etkiler çoğunlukla şiddetli değildir ve hastalar tedaviye devam etmekte sorun yaşamazlar. Bu yan etkiler radyasyon onkoloji doktorları tarafından uygulanan tedavilerle semptomatik olarak tedavi edilebilirler. Radyoterapi sürecinin bitmesinden sonra bu yan etkilerin çoğu giderek azalır ve kaybolur.

  • Yumuşak doku kanserleri (sarkomlar) Nelerdir?
    Yumuşak doku kanserleri, tüm kanserlerin yaklaşik %1’ini oluşturan nadir tumörlerdir. Yumuşak doku vücudun her yerinde bulunur. Kas, yağ, sinirler, tendonlar, kan ve lenf damarları ve eklem çevresindeki dokuları içerir. Bu dokular vücuttaki diğer doku ve organları destekler, korur ve onlara yapı kazandırır. Bağ dokusu sadece bir arada tutmakla kalmaz, aynı zamanda yağ depolar, besin maddelerinin taşınmasına yardımcı olur ve hasarlı dokuyu onarır.
    Sarkomlar 2 ana tipe ayrılır:
    • Yumuşak doku
    • Kemik
    Sarkomlar sıklık sırasına göre kol ve bacaklarda, karında ve baş-boyunda daha çok görülür. 50'den fazla yumuşak doku sarkomu türü vardır.


    Yumuşak Doku Kanser (Sarkom) Tipleri Nelerdir?

    • Anjiyosarkom: Kan veya lenf damarlarından köken alır.
    • Gastrointestinal stromal tümör: Bu, bağırsağın özel nöromüsküler hücrelerini etkiler.
    • Liposarkom: Yağ dokusu sarkomudur. Genellikle uylukta, diz arkasında veya karnın arkasında görülür.
    • Leiomyosarkom: Organ duvarlarındaki düz kaslardan kaynaklanır. Genellikle karın duvarında görülür.
    • Sinovyal sarkom: Eklemlerin etrafında gelişen kanserli dokudur.
    • Nörofibrosarkom: Bu tip sinirlerin koruyucu astarını etkiler.
    • Rabdomiyosarkom: İskelet kasında oluşur.
    • Fibrosarkomlar: Bağ dokusundaki hücreler olan fibroblastları etkiler.
    • Miksofibrosarkom: Bağ dokusunu etkiler ve sıklıkla ileri yaşlı yetişkinlerin kollarında ve bacaklarında gelişir.
    • Mezenkimomlar: Nadirdir ve diğer sarkomların unsurlarını birleştirir. Vücudun herhangi bir yerinde ortaya çıkabilirler.
    • Vasküler sarkom: Kan damarlarında görülür.
    • Schwannom: Sinirleri kaplayan dokuları etkiler.
    • Kaposi sarkomu: Bu tip esas olarak cildi etkiler, ancak diğer dokularda ortaya çıkabilir. HHV8 adlı virüsten kaynaklanır. Derideki lenf damarlarını saran dokunun malign (kötü huylu) tümörüdür. Ciltteki tümörler mor renkli leke şeklinde başlayarak zamanla deriden kabarık hale gelir.

    Yumuşak Doku Kanseri (sarkom) için Risk Faktörleri:
    Sarkom türü kanserlerin neden oluştuğu bilinmemektedir. Kötü çevresel koşullar ve kimyasal maddelere fazla maruziyetin neden olabileceği düşünülmektedir. Bununla beraber, DNA'da meydana gelen mutasyonların sarkom gelişiminden sorumlu olduğu bilinmektedir.
    Bu mustayonların görüldüğü bazı genetik sendorumlar ise şunlardır:
    • Li-Fraumeni sendromu
    • Ailesel adenomatöz polipozis (FAP) and Gardner sendromu
    • Carney-Stratakis syndrome
    • Kalıtımsal retinoblastoma
    • Neurofibromatozis
    • BRCA2 gen mutasyonları

    Yumuşak Doku Kanseri Belirtileri Nelerdir?

    Yumuşak doku sarkomunun belirtileri sarkomun geliştiği lokalizasyona, büyüklüğüne, yakınında damar veya sinir olup olmadığına bağlı olarak değişir. Bulunduğu yerde büyüyeceğinden bu bölgede ağrı, şişlik ve fonksiyon bozukluğuna neden olacaktır.
    Örneğin; eklemlerde gelişen bir yumuşak doku sarkomu gözle görülemeyebilir ama hareket kısıtlılığına neden olabilir.
    En sık görülen belirtiler şunlardır:
    • Vücudun herhangi bir yerinde ağrılı veya ağrısız yumru oluşumu,
    • Kilo kaybı
    • Hastalığın kaynaklandığı bölgeye göre gelişen fonksiyon bozukluğu veya kaybı

    Sarkomlarda Tanı Nasıl Konulur?
    Hastalığın anatomik yerleşimi çok önemlidir, kol ve bacaklarda, karın duvarında meydana gelen kitleler gözle görülür olduğundan erken fark edilir. Eğer vücudunuzda ele gelen bir kitle varsa doktorunuza başvurmalısınız.

    Doktorunuz biyopsiyi uygun bulabilir.

    • Biyopsi: Tümörün tipinin belirlenmesi ve evrelendirilmesi için biyopsi büyük önemlidir. Biyopsi doğrudan, ultrason altında veya tomografi eşliğinde yapılabilir.
    • MR: Yumuşak doku sarkomları için en iyi görüntüleme şeklidir.
    • Direkt grafi, tomografi, PET, kemik taraması ve ultrason uygun bulunan durumlarda hastadan istenebilir.
    • Kalıtsal hastalıklardan şüphelenildiğinde ise genetik testler yapıtırılabilir.

    Sarkomlarda Tedavi Seçenekleri Nelerdir?
    En sıklıkla uygulanan tedavi cerrahidir. Cerrah tümörü ve etrafındaki dokuları temizler. Aynı zamanda patolojiye göndermek üzere örnek alır. Bazı durumlarda cerrahi öncesi veya cerrahi sonrası radyoterapi verilebilir. Cerrahi için uygun olmayan hastalarda sadece radyoterapi verilebilir. Sarkom tedavisinde kemoterapi ameliyatla birlikte veya ameliyat yerine kullanılabilir. Son yıllarda uygulamaya giren hedefe yönelik tedavilerde vücudun sağlam hücreleri korunarak doğrudan tümöre yönelik tedavi yapılmaktadır. İmmünoterapi denen bu tedavi yöntemi bağışıklık sistemini kanserle savaşmak için kullanan bir ilaç tedavisidir.
    Sarkomlarda Radyoterapinin Yeri Nedir?
    Radyoterapi ile yüksek enerjili ışınlar kullanılarak kansere neden olan tümör hücreleri yok edilir ve tümör küçültülür. Cerrahiden sonra uygun görülen hastalarda radyoterapi uygulanabilir. Cerrahiden ortalama 4-6 hafta sonra doku iyileşmesini takiben yapılabilir. Hastaya rahat ve tekrarlanabilir şekilde, vakumlu yatakla hastalıklı alan sabitlenir ve görüntüsü çekilir akabinde RT planlamasına alınır.
    Radyoterapi, cerrahi öncesi tümörü küçültmek için de uygulanır. Eğer hasta cerrahiye uygun değilse sadece radyoterapi verilebilir. Bazı durumlarda hastanın sahip olduğu ağrıyı azaltmak için destek tedavisi (palyasyon) olarak verilebilir.
    Radyoterapinin Yan Etkileri Nelerdir?
    Radyoterapi lokal bir tedavi şekli olduğu için yan etkileri de radyoterapi verilen alanda görülür. Bu yan etkiler sıklıkla deride kızarıklık, kararma, yüzeyel yanma, yüzeyel yara oluşumudur. Ciltteki renk değişiklikleri çoğunlukla geçicidir, yaralar uzun dönemde sertlik bırakarak iyileşebilir. Bazı hastalarda tümörün lokalizasyon ve büyüklüğüne göre, hücreler arası sıvının drenajını sağlayan lenfatik sistem etkilenebilmektedir. Bu hastalar özellikle kollarda ve bacaklarda hastalığı olanlardır. Lenfatik sistem etkilenmesine bağlı bu hastalarda ödem tablosu gelişebilir. Yine lokalizasyona göre eklem sertliği görülebilir.

  • Serviks(rahim ağzı) kanseri nedir?
    Serviks (rahim ağzı), kadın üreme organlarından uterusun (rahim) alt kısmında yerleşir. Bu bölgedeki hücrelerin farklılaşarak anormal çoğalması ile serviks(rahim ağzı) kanseri ortaya çıkar.
    Serviks(rahim ağzı) kanseri neden olur? Risk faktörleri nelerdir?
    Serviks bölgesindeki hücrelerin mutasyonlarla farklılaşması sonucu öncül kanser hücreleri (CIN) oluşur. Bu hücrelerin anormal olarak çoğalması ve yayılması ile kanser oluşur. Serviks kanseri gelişiminde en önemli faktör Human Papilloma Virüs olarak bilinen ‘’HPV’’dir. Neredeyse tüm serviks kanserleri HPV ilişkilidir. HPV, cinsel yolla bulaşan bir virüs olarak bilinmektedir.
    Serviks (rahim ağzı) kanseri için risk faktörleri:
    • Human Papilloma Virüs (HPV) enfeksiyonu
    • Cinsel yolla bulaşan hastalık öyküsü
    • Sigara içmek
    • Birden fazla kez doğum yapmış olmak
    • Erken yaşta ilk cinsel ilişki
    • Birden fazla cinsel partner varlığı
    • Zayıflamış bağışıklık sistemine sahip olmak
    Serviks (rahim ağzı) kanseri belirtileri nelerdir?
    Serviks kanserinin en sık görülen belirtileri şunlardır:
    • Adet dönemleri arasında düzensiz kan lekesi veya hafif kanama
    • Menopoz sonrası lekelenme veya kanama
    • Cinsel ilişki sonrası kanama
    • Ağrılı cinsel ilişki
    • Sırt, bacak veya kadın cinsel organlarının olduğu bölgede ağrı
    • Yorgunluk, kilo kaybı, iştahsızlık
    • Kötü kokulu vajinal akıntı
    Serviks(rahim ağzı) kanserinde nasıl tanı konulur?
    Serviks kanseri, aşı ve tarama testleri ile önlenebilen, erken tanı ile tedavisi tamamen mümkün olan bir hastalıktır.
    • İğne Biyopsisi: En sık başvurulan tanı yöntemidir. İğne yardımı ile rahim ağzından örnek parça alınır.
    • Endoservikal Küretaj: Küret adı verilen tıbbi bir alet ya da fırça benzeri bir başka alet yardımıyla rahim boynu bölgesinden doku alınma uygulamasına verilen addır.
    • Koni Biyopsisi: Rahim ağzından koni biçiminde örnek alınır. Bu yöntemle rahim boynunda bulunan daha derin noktalardan hücre örneği alınabilmektedir.
    Bu işlemlerin yanı sıra ultrasonografi (USG), bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MR), pozitron emisyon tomografisi (PET) gibi görüntüleme tetkikleri tanı koyma ve evreleme sürecinde sıklıkla başvurulan işlemlerdir.
    Serviks(rahim ağzı) kanserinde tedavi seçenekleri nelerdir?
    Serviks kanseri tedavisinde cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi gibi yöntemler uygulanmaktadır.
    Erken evre serviks kanserlerinde ana tedavi tümörün farklı cerrahi yöntemler ile çıkarılmasıdır. Hastalık durumuna bağlı olarak sadece tümörün çıkarılabilir ya da tüm rahim alınabilir (histerektomi).
    İleri evre serviks kanserinde radyoterapi ve kemoterapinin birlikte kullanımı ana tedaviyi oluşturur.
    Serviks (rahim ağzı) kanserinde radyoterapi nasıl uygulanır?
    Radyoterapi, X-ışınları gibi yüksek enerjili ışınları kullanarak kanser hücrelerini öldürmeyi hedefler.
    Serviks kanserinde dışarıdan hastalık bölgesine radyasyon ışını verilerek, vajinal yol ile içeriye radyoaktif kaynak yerleştirerek(brakiterapi) veya bu iki yöntemin ardışık olarak uygulanması ile tedavi gerçekleştirilir.
    Serviks kanserinde radyoterapi haftada 5 gün olmak üzere ortalama 5-6 hafta boyunca uygulanır. Günlük tedavi süresi ortalama 5-20 dakika arasındadır. Hasta tedavisini aldıktan sonra gündelik hayatına devam edebilir. Brakiterapi uygulaması ise genellikle 3-5 seansta tamamlanır.
    Radyoterapinin yan etkileri nelerdir?
    Radyoterapi boyunca tedavi bölgesine bağlı olarak cilt yanıkları, halsizlik, kabızlık ve ishal gibi bağırsak şikayetleri, makat bölgesinde ağrı, bulantı, sık idrara çıkma, idrar yaparken yanma gibi şikayetler ortaya çıkabilir. Bu yan etkiler genellikle düşük şiddetlidir ve semptomatik olarak tedavi edilebilir. Çoğu hastada tedavi sonlanmasından itibaren azalır ve kaybolur.

Eklenme tarihi :14.02.2024 17:45:40
Son güncelleme : 26.07.2024 11:50:33